Когда плачет Стамбул. Адаптированный роман для изучающих турецкий

Размер шрифта:   13
Когда плачет Стамбул. Адаптированный роман для изучающих турецкий

Глава 1. «Чай под дождём»

Предчтение

☕ Цель на 5 минут

Вы поймете восемь турецких фраз, которые пригодятся прямо под проливным дождём.

💧 Вопрос-крючок

Как ответить незнакомцу, если он укажет на ближайшее кафе и спросит «Çay?»

🔍 Слова, за которыми охотимся

• çay – чай

• dikkat etsene! – «осторожнее!»

• gördün mü? – «видел?»

• sonunda başardı – «наконец получилось»

• güve – моль

• güzel – красивый / красивая

• yaşındayım – «мне … лет»

• güzel yaş – «хороший возраст»

🎯 Мини-задание

После чтения соберите ответ на вопрос-крючок, используя три слова из списка.

Пример: «Dikkat etsene, ama çay olabilir…»

Bölüm 1. Yağmurda Çay

O gün dışarı çıkmayı düşünmüyordum.

(В тот день я не собиралась выходить наружу.)

Kasım pencerelere hüzünlü damlalar bırakıyor,

(Ноябрь оставлял грустные капли на окнах,)

kurşuni ışık duvarlardan akıyordu;

(свинцовый свет стекал по стенам;)

tek planım sessizlikte kalmak,

(мой единственный план – остаться в тишине,)

çayımı bitirmek ve her şeye gözlerimi kapatmaktı.

(допить чай и закрыть глаза на всё.)

Ama Nastya’nın çayı bitmişti.

(Но у Насти закончился чай.)

– Hadi, markete uğra, – dedi.

(– Ну сходи в магазин, – сказала она.)

– Zaten sabahlıkla yaşıyorsun. – Ekmekle yeşil çay al.

(– Всё равно ходишь в халате. Возьми хлеб и зелёный чай.)

Paltomu iliklemeden çıktım.

(Я вышла, не застегнув пальто.)

Yağmur, yüzüme bir şey istermiş gibi vuran rüzgârla yağıyordu.

(Дождь шёл с ветром, который, будто требуя чего-то, бил в лицо.)

Marketin önü her zamanki gibiydi:

(Перед магазином всё было как обычно:)

kaygan basamaklar, kırmızı burunlu tezgahtar, kapıda nane ve tütün kokusu.

(скользкие ступеньки, продавщица с красным носом, запах мяты и табака у входа.)

Çıkışta biri bana sertçe çarptı – bütün vücuduyla.

(На выходе кто-то резко врезался в меня – всем телом.)

Geri sendeledim, poşet hışırdadı, çay elimden kaydı.

(Я отшатнулась, пакет захрустел, чай выскользнул из руки.)

– Ah! Pardon!

(Ах! Простите!)

– Ay… Dikkat etsene!

(Эй… Осторожнее!)

– Hahaha! Gördün mü? Tolga sonunda başardı!

(Ха-ха-ха! Видел? У Толги наконец получилось!)

Gülüşmeler. Birkaç ses. Ve – tek bir adam.

(Смех. Несколько голосов. И – один мужчина.)

Utangaç; ıslak saçları şakaklarına yapışmıştı.

(Смущённый; мокрые волосы прилипли к вискам.)

Nefes bile almadan sordu:

(Он почти не дыша спросил:)

– Sorry… You okay?

(Извините… Вы в порядке?)

– It’s… okay, – dedim.

(Всё… нормально.)

Arkaya baktı; arkadaşları tente altında bekliyordu.

(Он оглянулся; друзья уже стояли под козырьком.)

İçlerinden biri yine bağırdı:

(Один из них снова крикнул:)

– Gördün mü? Tolga sonunda başardı!

(Видел? У Толги наконец получилось!)

Adam hızla bana döndü:

(Мужчина быстро повернулся ко мне:)

– Tea?

(Чай?)

– What?

(Что?)

Karşıdaki kafeyi işaret etti, küçük bloknot çıkardı,

(Он указал на кафе через дорогу, вынул блокнот,)

buharlı bir fincan çizip yazdı: Çay?

(нарисовал чашку с паром и подписал: «Чай?»)

Gülümsedim.

(Я улыбнулась.)

– Maybe five minutes, – dedim ve peşinden gittim.

(– Может, пять минут, – сказала я и пошла за ним.)

Kafe limon ve ıslak mont kokuyordu.

(Кафе пахло лимоном и мокрыми куртками.)

O beceriksizdi ama çok çabalıyordu.

(Он был неловок, но очень старался.)

Aramızda eski bir Rusça-Türkçe sözlük vardı.

(Между нами лежал старый русско-турецкий словарь.)

Sayfaları yüzük seçer gibi çevirdi.

(Он листал страницы, будто выбирая кольцо.)

Sonunda parmağını bastı:

(Наконец ткнул пальцем:)

– Güve.

(Моль.)

Satıra baktım ve neredeyse güldüm:

(Я взглянула на строку и едва не рассмеялась:)

“güve” – yani “moth”.

(«güve» – то есть «моль».)

Parmağımla havada uçuş çizdim:

(Провела пальцем в воздухе, изображая полёт:)

– Güve…

(Моль…)

– No, no! – dedi, sözlüğü kapatıp yeniden açtı, rahatlamış hâlde söyledi:

(– Нет-нет! – сказал он, захлопнул словарь, снова открыл и с облегчением произнёс:)

– Güzel!

(Красивая!)

Başımı salladım:

(Я кивнула:)

– İşte, böyle daha iyi.

(Вот, так уже лучше.)

Peçeteye yazdı: 36 yaşındayım.

(Он написал на салфетке: «Мне 36».)

Sonra kendini işaret edip üç, sonra altı parmak gösterdi – yaşını anlamam için.

(Затем указал на себя и показал три, потом шесть пальцев – чтобы я поняла возраст.)

Kalemi aldım ve “yaşındayım” kelimesini bilmeden sadece yazdım: 22.

(Я взяла ручку и, не зная слова «yaşındayım», просто написала: «22».)

– Güzel yaş, – dedi sessizce.

(Хороший возраст, – тихо сказал он.)

Ve birden her şeyin yanlış gibi göründüğünü, ama bitmesini hiç istemediğimi anladım.

(И вдруг всё показалось неправильным, и совершенно не хотелось, чтобы это заканчивалось.)

Kafeden çıktık. Sessiz ama yan yana yürüdük.

(Мы вышли из кафе. Он шёл рядом – молча, но близко.)

Şehir havalandırma ızgaralarından sıcak buhar soluyordu.

(Город выдыхал тёплый пар вентиляций.)

Bazen sessizlik sözlerden yumuşaktır; konuşamasan da karşındakini tanıyormuşsun gibi gelir.

(Иногда молчание мягче слов; и кажется, что уже знакома с человеком, хотя не можешь с ним говорить.)

Metronun merdivenlerinde durdu, Türkçe bir şey söyledi – anlamadım ama hissettim.

(У входа в метро он остановился, сказал что-то по-турецки – я не поняла, но уловила смысл.)

Gülümsedi, yanağıma hafifçe dokundu ve gitti.

(Он улыбнулся, осторожно коснулся губами моей щеки и ушёл.)

Yağmurun altında kaldım; yüzüm sıcaktı, kirpiklerimde damlalar, her şeyin yeni başladığını hissediyordum.

(Я осталась под дождём; лицо горело, капли на ресницах, и ощущение, что всё только начинается.)

Bölüm 1. Yağmurda Çay

O gün dışarı çıkmayı düşünmüyordum. Kasım pencerelere hüzünlü damlalar bırakıyor, kurşuni ışık duvarlardan akıyordu; tek planım sessizlikte kalmak, çayımı bitirmek ve her şeye gözlerimi kapatmaktı.

Ama Nastya’nın çayı bitmişti.

– Hadi, markete uğra, – dedi. – Zaten sabahlıkla yaşıyorsun. – Ekmekle yeşil çay al.

Paltomu iliklemeden çıktım. Yağmur, yüzüme bir şey istermiş gibi vuran rüzgârla yağıyordu. Marketin önü her zamanki gibiydi: kaygan basamaklar, kırmızı burunlu tezgahtar, kapıda nane ve tütün kokusu.

Çıkışta biri bana sertçe çarptı – bütün vücuduyla. Geri sendeledim, poşet hışırdadı, çay elimden kaydı.

– Ah! Pardon!

– Ay… Dikkat etsene!

– Hahaha! Gördün mü? Tolga sonunda başardı!

Gülüşmeler. Birkaç ses. Ve – tek bir adam. Utangaç; ıslak saçları şakaklarına yapışmıştı. Nefes bile almadan sordu:

– Sorry… You okay?

– It’s… okay, – dedim.

Arkaya baktı; arkadaşları tente altında bekliyordu. İçlerinden biri yine bağırdı:

– Gördün mü? Tolga sonunda başardı!

Adam hızla bana döndü:

– Tea?

– What?

Karşıdaki kafeyi işaret etti, küçük bloknot çıkardı, buharlı bir fincan çizip yazdı: Çay?

Gülümsedim.

– Maybe five minutes, – dedim ve peşinden gittim.

Kafe limon ve ıslak mont kokuyordu. O beceriksizdi ama çok çabalıyordu. Aramızda

eski bir Rusça-Türkçe sözlük vardı. Sayfaları yüzük seçer gibi çevirdi. Sonunda parmağını bastı:

– Güve.

Satıra baktım ve neredeyse güldüm: “güve” – yani “moth”.

Parmağımla havada uçuş çizdim:

– Güve…

– No, no! – dedi, sözlüğü kapatıp yeniden açtı, rahatlamış hâlde söyledi:

– Güzel!

Başımı salladım:

– İşte, böyle daha iyi.

Peçeteye yazdı: 36 yaşındayım. Sonra kendini işaret edip, üç parmak, sonra altı parmak gösterdi – yaşını anlamam için.

Kalemi aldım ve “yaşındayım” kelimesini bilmeden sadece yazdım: 22.

– Güzel yaş, – dedi sessizce. Ve birden her şeyin yanlış gibi göründüğünü, ama bitmesini hiç istemediğimi anladım.

Kafeden çıktık. Sessiz ama yan yana yürüdük. Şehir havalandırma ızgaralarından sıcak buhar soluyordu. Bazen sessizlik sözlerden yumuşaktır; konuşamasan da karşındakini tanıyormuşsun gibi gelir.

Metronun merdivenlerinde durdu, Türkçe bir şey söyledi – anlamadım ama hissettim. Gülümsedi, yanağıma hafifçe dokundu ve gitti.

Yağmurun altında kaldım; yüzüm sıcaktı, kirpiklerimde damlalar, her şeyin yeni başladığını hissediyordum.

Проверь себя

1. Как турецки сказать «Будь осторожнее»?

2. Что значит фраза sonunda başardı?

3. Каким словом герой случайно назвал девушку вместо güzel?

Ответы: 1) Dikkat etsene! 2) «Наконец получилось» 3) Güve

Грамматика • уровень A1–A2

• yaşındayım = yaşında «в возрасте» + –yım «я (есть)».

36 yaşındayım → «мне 36 лет».

• –sene / –sana – частица-смягчитель в повелительном наклонении:

dikkat et «будь внимателен» → dikkat etsene! «ну будь осторожен!»

Далее

Следующая глава выйдет **1 июля** – ночь, когда билет в Стамбул уже куплен,

а честный ответ «Hayır…» вдруг звучит слишком тихо.

Шесть новых слов понадобятся, чтобы Настя успела догадаться,

что ближе к полуночи чай может превратиться в молчание.

💙 Если глава вам понравилась, нажмите «Мне нравится» внизу страницы – это лучшая поддержка для автора. Проверь еще раз на ошибки и несоответсвия

Продолжить чтение